Gönül sarayı
Kırk beş yıla yakın bir süre Mevlana ile ilgili çalışmalar yaparak o eşsiz zatın eserlerini, bilhassa onun Mesnevisi hakkında Farsça, Urduca, İngilizce, Osmanlıca ve Yeni Türkçe’ de yazılan şerhlerini inceleme fırsatı bulduk. Sonunda, İngilizce olarak basılmış: “The Essence of Rumi’s Masnevi” adlı eseri, son zamanlarda batı dünyasında Mevlana öğretilerinin birden bire popüler hale gelmesi sebebiyle; sekiz yıl gibi uzun bir sürede tamamladık. Bu kitap T.C. Kültür Bakanlığınca 2002’de 5.000 adet basılarak, dünyanın dikkatine sunulmuştu. Daha sonra 5000’den fazla baskısı yapılmıştır. Özellikle Pakistan’da binden fazla baskısı yapılmıştır. Nicholson’dan sonra en güvenilir kaynak olarak kabul gören bu kitabın Türkçesi, dostlarımız tarafından arzu edilmekteydi. Kitabın diğer mesnevi yorumlarından ve şerhlerinden farkı, birkaç dilde yazılan şerhlerden yararlanılarak hazırlanmasıydı. Ne var ki bu kitabı, Türkçeye aynen çevirmeyi doğru bulmadık, zira bilindiği üzere her dilin kendi yapısı ve kültürel ifadesi farklıdır. Kitaba bazı ilaveler yapmak suretiyle yeni bir düzen verdik. Mesnevi ve Fih-i Mafih’den seçtiğimiz konuları aynı başlıklarla bir araya getirip, konularına uygun bazı hikâyeleri de ekledik.
Bu kitap, The Essence of Rumi’s Masnevi’ye bağlı olarak yazıldığı için oradaki kaynaklar ve bibliyografya aynen aktarılmıştır; fakat Türkçe metin içinde bir daha gösterilmemiştir. İlave edilen yeni kaynaklar ise gösterilmiştir.
Klasik tarzda abartılı olan; Mevlana ile pek ilgisi olmayan ve kişisel yorumlara dayanan şerhlere önem verilmemiştir. Beyitlerin çevirisinde aslına sadık kalınmasına çok dikkat edilmiştir ve bu sebeple eminiz ki, okurlarımıza Mesnevi’nin asıl tadına varma fırsatı verilmiş olacaktır. Beyitlerin çevrisinde Mevlana Müzesinde bulunan ve Nikolson tarafından numaralanan en güvenilir elyazması (No.51) kullanılmıştır.
Prof. Dr. Erkan Türkmen
KTO Karatay Üniversitesi,
Konya Karatay ve Selçuklu Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü
Belh’ten Göç
Hz. Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin Babası: Sultan-ul Ulema Bahaeddin Veled.
Belh’te Bahaeddin’in tasavvufa uygun sezilerini ve ilahi aşka dayanan öğretilerini gerektiği şekilde takdir eden kişi sayısı çok azdı. Sultan Alâeddin Harizmşah da, Fahrettin Razi’nin etkisiyle Bahaeddin’i anlayamadı ve manevi değerini bilemedi. Bu yüzden daha sonra gelecek olan Moğol belasını da algılayamadı. Bahaeddin’i dinlemiş olsaydı, belki o da bu beladan kurtulurdu.
Bahaeddin, manevi sezgilerinin sayesinde Moğol istilasından kurtulup ailesi ile birlikte Belh’i terk etmiş ve Anadolu’ya gelerek öğretilerini sürdürmüştür
Pazartesi ve Cuma günleri de bütün halka vaazda bulunurdu. Her vaazda halktan ağlama ve sızlama feryatları yükselirdi. O konuşmaya başlayınca gönüller de huzur bulurdu. Ulu olan Allah’ın tecellilerinden mizacı heybetli olurdu. Pek çok müridi, kendisine inananı ve öğrencisi vardı. Bunların hiçbiri, onun izni olmaksızın bir harekette bulunmazdı.”
Birçok ileri gelenler, Hz. Muhammed’i rüyasında görmüş, bunun üzerine Bahaeddin’e “Sultan-ül Ulema” (âlimlerin sultanı) hitabını vermişlerdir. Geride bırakmış olduğu “Maarif” adlı eserinde yer alan konuşmalar ve anlatımlar bu düşünceyi desteklemektedir.
Hz. Mevlana’nın kısaca hayat hikâyesi:
a) Künyesi:
Adı: Mevlana Celal al-Din Muhammed al-Belhi (1207-1273)
Mevlânâ'nın doğum yeri, bugünkü Afganistan'da bulunan, Horasan’ın eski büyük Türk Kültür Merkezi olan Belh'tir. Mevlânâ'nın doğum tarihi ise: 30 Eylül 1207’dir. Mevlana yaşamından bu yana kendi aşk meşalesiyle bütün dünyayı aydınlatmış ve kalpleri ilahi boyasıyla boyamaya devam etmiştir. Bu meşalenin zahiren 17 Aralık 1273 tarihinde sönüp bu fani dünyadan gitmesine rağmen, sevenlerinin gönüllerindeki alevi hala eskisi gibi yanmaya devam etmektedir.
Babasının adı: Hüseyin Hatibi oğlu Sultan ul-Ulema Bahaeddin Veled’dir.
Annesinin adı ise: Belh Emiri Rükneddin’in kızı Mümine Hatun’dur.
Lakapları:
Genel: Mevlana (Efendimiz)
Avrupa’da: Rumi
İran, Hindistan ve Pakistan’da: Mevlana’yı Rum veya Mevlevi-yi Manevi
Müritler kendisine: “Hüdavendigar” (Sultan) diye hitap ederlerdi.
Eğitimi:
Göç esnasında okula gidemeyen küçük Mevlana babası ve kafilede bulunan hocalar tarafından eğitilmiştir. Mevlana henüz küçük bir çocukken olgunlaşmış ve muhakeme sahibi olmuştur. Seyyid Burhaneddin, Şeyhinin (Bahaeddin’in) emaneti olan Mevlana’yı yalnız bırakmamak amacıyla Konya’ya gelir ve onun manevi terbiyesini üstlenir. Babasının ölümünden bir yıl sonra (1233) Mevlana Burhaneddin’le birlikte Halep’e gider. Orada Kemaleddin Bin Adin’den ders alır. Daha sonra Şam’a giden Mevlana, burada yedi yıl kalmıştır. Muhyiddin İbnü’l-Arabî, Sadeddin El-Hamevî, Şeyh Osmaner-Rûmî, Evhadeddin-i Kirmânî ve Sadreddin Konevî ile sohbetlerde bulunmuştur (Sipehsalar, s.43).
b) Mevlana’nın yaşadığı devrin siyasi ve sosyal yapısı:
Mevlana’nın yaşadığı devir de şu Selçuk sultanlarına rastlanmaktadır:
I. Alâeddin Keykubad.
II. Gıyaseddin Keyhüsrev.
II. İzzeddin Keykavus + Kılıç Aslan + II. Alaeddin Keykubad (karma devlet).
IV. Kılıç Arslan (Rükneddin) (tek başına)
III. Gıyaseddin Keyhüsrev.
Almanların ünlü şairi Goethe de, Mevlana’ya olan hayranlığını ifade etmekten kaçınmamıştır. İngiltere ve Amerika’da, Prof. Nicholson, R. J. Arberry, Eva de Vitray Meyerovitch, Annemaire Shimmel gibi Doğu bilimcilerinin tanıtımlarıyla Mevlana düşüncesi gün geçtikçe daha çok yayılmaktadır.
Onu bu denli ünlü yapan nedir? Bu soruya cevap vermeden önce, Mevlana’nın eserlerinden kısaca bahsedelim:
1- Fih-i Mafih: Birkaç dile çevrilen bu eser nesir halinde olup, Mevlana’nın öğretilerini içermektedir. Sade bir üslup ile yazılmıştır.
2- Divan-ı Şems-i Tebrizi: Mevlana’nın manevi güneşi olan Şems-i Tebrizi’ye atfen yazmış olduğu eseridir. Bu dev eser, binlerce beyitten oluşan gazel ile rubaileri içermektedir.
3- Mecalis-i Seb’a: Yedi bölümden oluşan bu eser, Mevlana’nın sohbetlerini kapsar.
4- Mektubat-ı Mevlana: Mevlana’nın çeşitli konularda yazdığı mektuplarından derlenmiş bir eserdir. Eserin, daha ziyade tarihi bir değeri vardır.
- Allah’a gizlide ve açıkta takva ile yöneliniz.
- Az yiyiniz.
- Az uyuyunuz.
- Az konuşunuz.
- İsyan ve günahlardan sakının.
- Orucu itinayla tutun.
- Sürekli namaz kılın (ayakta kıyam edin).
- Şehvet ve aşırı isteklerden her daim kaçınınız.
- İnsanların cefasından korununuz.
- Cahillerin ve avamın sohbetinden sakının.
- İnsanlardan hayırlı ve yararlı olanlarla dost olun ve sohbetlerini dinleyin.
- İnsanların hayırlısı, insanlara yararlı olanıdır.
- Sözün en hayırlısı az ve öz olanıdır
Mevlana ve Şems’in nasıl buluştuğunu, Şems’i iyi tanıyan, Mevlana’nın oğlu Sultan Veled anlatmıştır:
Ona göre onların buluşması Kuran’da (bkz. 18/60–82) anlatılan Hızır ve Musa’nın buluşmasına benzer. Yani, Musa’nın sahip olduğu bilgi daha ziyade dünyalıktır; oysa Hızır’ın bilgisi Allah tarafından verilen bilgidir. “Hızır” Arapçada yeşil demektir. Yani Allah’tan her an gelen bilgileri veren kimse. İşte Mevlana Şems’te bunları bulmuş ve bunları öğrenmiştir. Aldığı ledün ilminden sonra dünyalık bilgilerden elini eteğini çekmiş ve Allah’ın ebedi aşkına sarılmıştır:
“Mutluyum ki artık dünyalık mutluluklardan kurtuldum,
Şarap içmeden sarhoşum ve mutluyum;
Eğer halim kimseye benzemiyorsa
Bu gizli halim bana kutlu olsun!” (Divan, s.1426)
“Gönlüm! Sırlara vakıf olunca, bütün dünyalık işlerden kurtuldu, hür oldu”. (Divan, 58 b)
“Ey ay! Gönlümde ateşi artıran sensin,
Dostlar var fakat gönlümü yakan sensin.
İnsanlar nevruzla ve bayramla mutludurlar,
Ancak nevruzum da, bayramım da sensin”.
(Divan, s.1466)
Şems’in ortadan kaybolmasından sonra onun Mevlana’da meydana getirdiği manevi tepecikler, dağlara dönüştü. Mevlana, ilahi aşkı ön plana çıkararak her şeyde Allah’ın varlığını hissetmeye başladı. Mevlana’nın düşünce sisteminde Allah ve O’nun yarattıklarını görmeyen bir kişi gerçek teslimiyetten (İslam’dan) yoksundur. Allah’a âşık olan için amaç din değil Allah’ın kendisidir.
Şems’in yaktığı ilahi aşk ateşi Mevlana’nın tüm eserlerinde kendisini hissettirir. Mesnevi’nin başlıca konusu Allah’a âşık olan kâmil insandır. Kamil insan şu sıradan maddi akıldan (akl-ı cüzden) çıkıp evrensel akla (akl-ı küle) geçen kimsedir. Yani bu maddi âlemin çekici girdabından kurtulup sahile ulaşır ve ölümden önceki ve sonraki hayatta, Allah’a en yakın bir mertebeye erişir.
Hz. Mevlana şiiri sevmediği halde bu sanatı kullanarak kendi dostlarını memnun etmek ve onları bu yolla eğitmek konusunda son derece başarılıdır.Aslında o bir ilahiyatçıdır. Fakihtir, kelamcıdır, hocadır ama Allah'ın aşkı onu zaman zaman böyle bağların dışına çıkartmıştır. Şiire yönelmesinin bir başka sebebi ise aşkın şiirle ifade edildiğinde daha etkili olmasıdır. Şüphesiz, onun başlıca amacı bu değildir, vermek istediği mesajlardır.
Prof. Dr. Erkan Türkmen
Kto Karatay Üniversitesi 2014
Yabancı diller koordinatörü
Selçukluları araştırma ve uygulama müdürü